11 Aralık 2013 Çarşamba

Antoine de Saint-Exupery - Küçük Prens


Okuduğum Tarih: Kasım 2013

            Bu kitabı ödeten beri kitapçılarda kasa önünde görürdüm. Bir ara okuyayım diye düşünürdüm; arkadaşım Jak Penso bana ağırlıklı Fransız yazarları okuduğum bu dönemde Saint-Exuper’i tavsiye edince artık zamanıdır diyerek aldım.
            Tahmin ettiğim gibi büyükler için yazılmış bir masal, küçüklere de hitap ediyor, tabi ki büyüklerin hayat tecrübesiyle algıda farklılıklar olacaktır.
            Yazar/Anlatıcı Büyük Sahra Çölü’nde uçağı bozulunca inip çölde vakit geçirmek tamirle uğraşmak zorunda kalır.
            Bir gün çölde Küçük Prens’le karşılaşır. Kendilerinden başka kimse yoktur. Küçük Prens ona koyunla başlayarak değişik resimler çizdirir. Böylelikle sohbete, arkadaşlığa başlarlar. Küçük Prens önce ona kendi gezegenini anlatır. Gezegeni bir ev büyüklüğündedir. Bir tek çiçeği vardır. Gezegeni Küçük Prens her gün zararlı ağaçlardan temizler (Baobaplar), volkanlar vardır, onları da temizler, gezegeninde Küçük Prens tek başınadır.
            Küçük Prens gezegeninden kaçmaya karar verir. Arka arkaya 7 gezegene gider. 1. Kralla görüşür, onun diktatörlüğünden sıkılır. 2. Kendini beğenmiş ile tanışır, onu sevmez. 3. Ayyaşla tanışır, ona acır. 4. İşadamıyla tanışır ama onu garip bulur. 5. Fenerci ile karşılaşır onu çok beğenir çünkü fenerci kendisi için değil başkaları için çalışmaktadır. 6. Coğrafyacıyla tanışır ama ona da alışamaz. 7. Ve son gezegen Dünya’dır.
            Dünya’ya gelince önce yılanla karşılaşır. Yılan istese onu sokarak Küçük Prens’i gezegenine geri döndürebileceğini söyler. Çiçekle karşılaşır, ondan insanlar hakkında bilgi alır. Dağa çıkar kendi sesinin yankısını anlamaz, monoton bulur. Güllere rastlayınca çok fazla sayıda oluşlarından dolayı değerlerini az bulur. Tilkiye rastlar ve tilkinin ısrarıyla onu evcilleştirir ama sonra ayrıldıklarında ikisi de (özellikle tilki) üzülürler.
            Sonra da Anlatıcı ile karşılaşır ve ona hikayesini anlatır. Bir yılı dolunca yıldızının (gezegenin) tam indiği yere geleceğini bildiği için üzülerek Anlatıcıdan ayrılır ve evine döner. Anlatıcı da okuyucuya yani bize yıldızlara bakmamızı ve koyunun çiçeği yiyip yemediğini kendimize sormamızı tavsiye eder. Anlatıcı da çok üzgündür ama Küçük Prens için de mutludur.
GÖZLEMLERİM:
·         İyi/kötü bitkiler (insanlar)
“İyi bitkiler ve kötü bitkiler vardı. Dolayısıyla da, iyi bitkilerin iyi tohumları, kötü bitkilerin kötü tohumları olurdu. Ama bu tohumlar gözle görülmezdi.”  (s22)
·         
       Boa yılanları,
“Boa yılanları avlarını bütün olarak, çiğnemeden yutarlar. Sonra da, yerlerinden kıpırdayamazlar ve altı ay süren sindirim boyunca uyurlar.” (s9)

  
·         Büyüklerin sorunları / çocuklardan farklılıkları,
“Büyüklere her şeyi açıklamak gerekir zaten.”  (s10)
“Büyükler hiçbir şeyi asla kendi başlarına anlayamıyorlar; onlara her şeyi açıklayıp durmaksa, çocuklar için gerçekten çok yorucu…”  (s10)
“Büyükler rakamlara bayılırlar.”  (s19)
“Çocuklar yetişkinlere daima büyük bir hoşgörü göstermeli. Neyse ki, yaşamın anlamını bilen bizler için, rakamların hiç önemi yok.”  (s20)
“Gözlerini benden ayırmadan, “Tıpkı büyükler gibi konuşuyorsun!”...  (s28)
“Kendini beğenmiş kişiler, övgüden başka bir şeye kulak vermezler.”  (s43)
“Şu büyükler kesinlikle çok tuhaf oluyorlar,” dedi kendi kendine.”  (s44)
“Büyükler size hiç inanmayacaklardır. Onlar çok daha geniş bir yer kapladıklarını sanırlar.”  (s59)
“Gökyüzüne bir bakın. Sonra da kendinize sorun: “Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi?” Göreceksiniz, her şey nasıl da değişecek…
Ve hiçbir yetişkin insan, bunun ne kadar önemli olduğunu asla anlamayacak!”  (s93)

·         Küçük Prens’in gezegeni hakkında bilgiler,       
“Geldiği gezegen, en fazla bir ev kadar büyüktü!”  (s18)
“Her sabah kendinize çeki düzen verdikten sonra, gezegeni de köşe bucak temizlemelisiniz. Küçükken gül fidanına çok benzeyen baobapları fark eder etmez, söküp atmak gerekir. Bu çok sıkıcı bir iştir, ama çok da kolaydır…”  (s24)
“Küçük Prens’in gezegeninde, çok sade, tek sıra taç yapraklı çiçekler vardı hep. Fazla yer kaplamıyorlar ve kimseye rahatsızlık vermiyorlardı.”  (s30)
“Etkin volkanların bacalarını özenle temizlemişti. Tam iki tane etkin volkanı vardı ve bu sayede sabah kahvaltısını kolayca ısıtabiliyordu. Bir de sönmüş volkanı vardı. Ama “Ne olur, ne olmaz!”  (s34)
“Benim, her gün suladığım bir çiçeğim var,” dedi. “Ayrıca, her hafta temizlediğim üç volkanım. Sönmüş volkanı da temizliyorum çünkü. Ne olur ne olmaz. Bu yaptıklarım, volkanlarımın işine yarıyor, çiçeğimin de… Ama sen yıldızların işine yaramıyorsun…”  (s49)
“Ama, o tek başına hepinizden daha önemli, çünkü, benim suladığım gül o.”  (s72)

·         Dostluk         
“İnsanın dostunu unutması çok acı bir şey. Herkesin dostu olmaz.”  (s20)

·         Büyüklerin rakamlara olan düşkünlüğüne eleştiri
“Büyükler rakamlara bayılırlar.”  (s19)
“Onlara denilmezi gereken şudur: “Milyonluk bir ev gördüm.”  İşte o zaman, “Ah, ne kadar güzel!” derler size.”  (s20)
“Neyse ki, yaşamın anlamını bilen bizler için, rakamların hiç önemi yok!”  (s20)
“Hayatında tek yaptığı şey, rakamları toplamak. Bütün gün senin gibi, ‘Ben çok ciddi bir adamım! Çok ciddi bir adamım ben!’ diye söyleniyor.”  (s29)






·         Bahsedilen Türk lideri kim?
“Dediği dedik bir Türk lider, karşı çıkanları ölüm cezasıyla tehdit ederek, halkının Avrupalılar gibi giyinmesini şart koştu.”  (s19)

·         Çizimler/resimler bahsedilmesi hikayeye sanat katıyor,          
“Bana bir koyun çizer misin, lütfen!” diyordu ses.”  (s11)
“İşte, bunca zaman sonra, en iyi çizebildiğim resmi bu.”  (s12)
“Küçük Prens’i elimden geldiği kadar aslına uygun çizmeye çalışacağım elbette.”  (s21)
“İşte Küçük Prens’in tarifleriyle bu gezegenin resmini yaptım.”  (s24)
“Bu resim üzerinde bu kadar uğraşmamın nedeni, benim gibi, farkında olmadan uzun zamandır bu tehlikeyle burun buruna yaşayan dostlarımı uyarmak.”  (s24)
“Koyununa bir ağızlık çizerim. Çiçeğin için de bir çit. Hatta…”  (s30)

·         Neredeyse her sayfada resimlerin olması kitaba masalsı, çocuksu, naif bir duygu yüklüyor.

·         Çiçekler
“Çiçeklerin bir anları bir anlarına uymuyor. Bense, onu sevmeyi bilemeyecek kadar gençtim o zaman.”  (s34)

·         Kralcılık/diktatörlük,           
“Kralların gözüne her şeyin ne kadar basit göründüğünü bilmiyordu ki. Tüm insanların onların uyruklarıydı krallar için.”  (s37)
“Kral huzurunda esnemek protokol kurallarına karşı gelmektir.” dedi kral. “Esnemeni yasaklıyorum.”  (s37)
“Çünkü, otoritesine saygı gösterilmesi, kral için her şey den önemliydi.”  (s39)
“Herkesten verebileceği kadarını istemek gerek. Otorite her şeyden önce mantık ister.”  (s40)

·         Yargılamak
“O halde, kendi kendini yargılarsın sen de,” diye yanıt verdi kral. “En zoru budur. Kişinin kendi kendini yargılaması, başkalarını yargılamasından çok daha güçtür. Kendi kendini yargılamayı beceriyorsan, hakikaten bilge bir kişisin demektir.”  (s41)
·         Kendini beğenmişler
“Çünkü, kendini beğenmiş kişiler, herkesin kendilerine hayran olduğunu sanırlar. (s42)
Kendini beğenmiş kişiler, övgüden başka bir şeye kulak vermezler.”  (s43)

·         Fenercilik
“Fenerini yaktığında, bir yıldız ya da bir çiçek daha doğuyor sanki. Fenerini söndürdüğünde de, o çiçek ya da yıldız uykuya dalıyor. Çok güzel bir meslek bu. Güzel olduğu içen de yararlı.” (s50)
“Ama, şimdiye kadar bana gülünç gelmeyen tek kişi o. Belki de, kendisi dışında bir şeyle uğraştığı için.”  (s53)


·         Coğrafya
“Coğrafya kitapları, tüm kitaplar içinde en ciddi olanlarıdır. Zaman geçse de, geçerliliklerini kaybetmezler. Bir dağın yer değiştirmesi, çok ender görülen bir olaydır. Bir okyanusun sularının boşalması da ender görülür.  Biz sonsuza kadar var olacak şeyleri yazarız.” (s56)

·         Hikayenin başındaki şapka resmi testini de çok beğendim. Ben de o resmin yazar gibi bir hayvan olduğunu düşünmüştüm.

·         İlginç istatistikler
“Dünya öyle sıradan bir gezegen değildir! Orada tam yüz on bir kral (tabii, zenci krallar da dahil), yedi bin coğrafyacı, dokuz yüz bin işadamı, yedi buçuk milyon ayyaş, üç yüz on bir milyon kendini beğenmiş adam, kısacası, yaklaşık iki milyar yetişkin bulunur.”  (s58)
“Elektriğin icadından önce, altı kıtanın tümündeki sokak fenerlerini yakmak için, tam dört yüz altmış iki bin beş yüz on bir kişilik fenerci ordusunun işbaşında olması gerekiyordu.” (s58)
·         Mizah
“Mizah yapayım derken, bazen azıcık yalan da söylüyor insan.” (s59)

·         İnsan
“Rüzgarlar gezdiriyor onları. Kökleri yok zavallıların, bu yüzden de çok eziyet çekiyorlar.” (s62)
“İnsanların hiçbir şey öğrenecek vakitleri yok artık. Her şeyi satıcılardan hazır alıyorlar.” (s69)

·         Evcilleştirme/alıştırmak,    
“Başka bir ayak sesi duydum mu, yerin altına kaçmam gerekir. Ama seninki, tıpkı bir müzik sesi gibi, beni inimden dışarı çağırır.”  (s69)
“Çok sabırlı olmak lazım,” dedi tilki. “Önce, az ötemde oturacaksın, şöyle, otların üzerine… Ben sana göz ucuyla bakacağım; ama, sen hiçbir şey demeyeceksin. Dil bütün yanlış anlaşılmaların kaynağıdır. Ama, her gün, birazcık daha yakınıma oturmalısın…” (s70)
“Bir şeyi evcilleştirdin mi, sorumluluğu sana ait olur. Gülünden sorumlusun yani…”  (s74)
“Gülünü senin için bu kadar önemli kılan, ona harcadığın zamandır.” (s74)

·         Yüreğiyle görmek
“En iyi, yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.”  (s74)

·         Çocuklar
“Büyükler hiçbir şeyi asla kendi başlarına anlayamıyorlar; onlara her şeyi açıklayıp durmaksa, çocuklar için gerçekten çok yorucu…”  (s10)

“Yalnızca çocuklar ne aradıklarını biliyorlar,” dedi Küçük Prens. “Bezden bir bebekle saatler geçirebilirler, her şeyleri o bebektir sanki; biri onu ellerinden almaya kalkarsa da hemen ağlayıverirler…” (s75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder